Vizyonda Güç Savaşları 147edfc6
Vizyonda Güç Savaşları 147edfc6
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaSosyalem.netLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Vizyonda Güç Savaşları

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Sosyalem
Yönetici
Sosyalem


Mesaj Sayısı : 265
Yaş : 43
Şehir : Istanbul
Meslek : Site Admin
Siyasi Görüş : CHP
Erkek


Vizyonda Güç Savaşları Empty
MesajKonu: Vizyonda Güç Savaşları   Vizyonda Güç Savaşları EmptySalı Haz. 15, 2010 10:34 am

Vizyonda Güç Savaşları 523399_detay

Sinemada başarının nasıl ölçüleceği konusunda üstünde fikir birliği sağlanmış bir analiz yöntemi henüz mevcut değil. Öyle ki farklı perspektifler, aynı film üzerinde tamamen zıt yargılara varmanıza neden olabiliyor. Bazıları için seyirci sayısı en baskın kriterken, bazıları için alınan ödüller baş tacı edilebiliyor.

Bir çok disiplinin bir arada bulunduğu bir kavram sinema. Başarıyı analiz edebilecek bir model kurmanın zorluğu da buradan kaynaklıyor zaten. Onu bir iş kolu olarak mı, yoksa bir sanat formu algısıyla mı değerlendirmeliyiz? Sinema sadece bir eğlence türü müdür, yoksa post modern çağın en etkili felsefe jeneratörü olarak mı kabul etmek daha doğru olur?

Başlı başına sanat kavramının bile ihtilaflı bir konu olduğu düşünüldüğünde, bu duruma aslında çok şaşırmamak gerek. Sonuçta analiz dediğiniz şey değişkenlerden bazılarını sabit tutmaya çalışıp, sadece tek bir kriter üzerinde yoğunlaşmak değil midir zaten. O zaman biz de ihtilaflı sanat kavramını sabit değişken sayalım ve analizimizi bir iş kolu olarak sinema üzerinden yürütmeye çalışalım.

Bu seçimi yaparken, beyhude bir çaba sergilediğimi de sanmayın. Sinema Türkiye’nin her yıl istikrarlı şekilde büyüyen birkaç sektöründen biri. 2009 yılında sektörün hacmi, 500 milyon liranın üzerine çıktı. Sadece bilet satışlarından 308 milyon liralık gelir elde edildi. Öte yandan Amerika’da aynı dönemde gişe hasılatının 16 milyar lirayı aştığını söylemeden de geçmeyelim. Yani önümüzde kat edecek daha çok yol var.

İyi de, gişe hasılatı da başlı başına bir derya. Filminizin çok seyredilmesi için kontrol etmeniz gereken, yine sayısız değişken var. Aktörleriniz, reklam bütçesi, pazarlama etkinliği, vizyon tarihi… Bunların içinden de birini seçmek zorundasınız. Benim bugünkü seçimim, vizyon tarihi olacak. Analizimiz için gerçekten de iyi bir başlangıç olabilir.

Doğru vizyon tarihi seçimi, bir filmin başarılı olabilmesi için üzerinde dikkatli bir şekilde durulması gereken hayati meselelerden biridir. Hele Türkiye gibi film sezonunun sadece 6-7 ayla sınırlı olduğu bir ülkede bu seçim, daha da önemli bir hal alır. Türk sinemasında sezon Eylül ayıyla uyanır, Nisan dedin mi de tekrar horuldamaya başlar. Bu öyle bir durum ki normalde her sektör gibi yıl bazında değerlendirilmesi gereken dönemleri biz, 2009-2010 sezonunu diye tanımlarız mesela. Sanırsın ki film değil de şut çekiyorsun…

İşte bu nedenle Nisan - Mayıs ayları geldi miydi bütün yapımcılar, gelecek sezonun en iyi vizyon tarihini kapabilmek adına büyük mücadeleye girerler. Öncelikle kuvvetli ve güvenilir bir dağıtımcıyla anlaşma yapılması gerekir. Eğer sektörde tanınan ve daha önceki işleriyle kendini kanıtlamış bir yapımcıysanız ne ala. Hâlihazırda anlaşmalı olduğunuz bir dağıtımcı vardır zaten. Öte yandan film piyasasında kırgınlıklar o kadar hızlı vuku bulur ki aklınız şaşar. Bir önceki filmdeki başarısızlığınız veya dağıtımcının sizin filminizi yeterince kollayamamış olması gibi sebeplerle, ittifaklar anında bozulur. Yeni bir düzen kurulur, siz de artık orada yerinizi mi alırsınız, orası belli değil… Bu nedenle metodu öğrenmek en iyisidir.

İster şöhretli, ister çiçeği burnunda bir yapımcı olun, dağıtımcıların, daha doğrusu sinemacıların size olan teveccühünü temin etmek zorundasınızdır. Dağıtımcılar ve sinemacılar simbiyotik organizmalar gibidir. Birbirlerini hem severler hem döverler. Baş başa vermeden de pek iş yapmazlar. Sinema sahiplerini öyle sadece orta ölçekli esnaflar olarak da görmeyin. Filmden değil, ama seyirci eğilimlerinden çok iyi anlarlar. Bu yüzden ilk başta onları filminize inandırmanız çok önemlidir.

Peki, bu simbiyotik organizmalar nasıl ikna edilir? Tabi ki biraz evvel devre dışı bıraktığımız değişkenlerle. Aktörlerin şöhreti, yönetmenin geçmişi, reklam ve pazarlama kabiliyetiniz vb. Unutmadan, bir de tabi ki filmin konusu, ya da türü meselesi var. Mesela güldürüler size her zaman avantaj sağlar. “Recep İvedik gibi olacak” şeklindeki benzetmelere akılları gider. Bir de şıkır şıkır filmleri severler. “Abi öyle görüntülerimiz var ki şıkır şıkır, cam gibi” benzeri cümleler kurmalısınız filminiz hakkında. Korkmayın, kimse size: “Yav kara komedi çektim diyorsun, ne şıkır şıkırı” falan da demez. Film dediğin şıkır şıkır olur…

Peki, bir dağıtımcıyı ikna ettiğinizi nasıl anlarsınız? Bu soruya cevabım gayet net: “Anlayamazsınız.” El sıkışıp, sözleşme imzalamak dağıtımcıların ve sinema sahiplerinin, her şartta filmin arkasında duracakları manasına gelmez. Bu nedenle kendi yapıtınızın değerini, öncelikle kendiniz bilmelisiniz. Bir yapımcı için en zor mesele de budur zaten. “Kargaya yavrusu şahin görünü” derler ya hani, işte bu ruh hali yapımcının en büyük düşmanıdır. Sektörü ve sinema dünyasını çok yakından takip etmeli ve filminize doğru değeri biçebilmelisiniz. Yoksa dağıtımcıyla vizyon takvimine baktığınızda: “Gel şu tarihe koyalım, kurban bayramı tatili en güzel zamandır” şeklindeki albenili sözlerle aklınızı alırlar, ruhunuz bile duymaz.

Kabul ediyorum, bayram tatilleri hele bir de hafta ortasına denk geldiyse, bulunmaz fırsattır gösterime girmek için. Eylül ile Nisan arasında hafta sonuyla birleşen her tür tatil, en değerli vizyon zamanlarıdır Türkiye’de. Benzer şekilde yarıyıl dönemi de yine altın kıymetindedir. Bunların haricinde vizyona girilmez mi derseniz, tabi ki girilir. Havanın soğuk ve yağışlı olduğu, yani insanların kapalı mekanları tercih ettiği her dönem, ilk gösterim için uygundur. Akdeniz familyasının ortak bir davranış kalıbıdır bu. Hava açtı mıydı, hurra pikniğe, mangala, deniz kenarına. Türk insanı için tatil kavramı deniz, güneş ve kum üçgeninde anlamını bulur. Yaz beldelerinde sinema salonlarına erişim imkanının hala çok kısıtlı olması, yani sinema salonu sayısının hala istenen seviyelere gelememiş olmasından dolayı, Türk insanı tatil zamanı sinemayı unutuverir haliyle. Açık hava sineması kültürünü de öldürdük. Halbuki Yunanistan gibi Akdeniz ülkelerinde, hala daha çok önemli bir hasılat kapısıdır yazlık sinemalar.

Fazla uzatmadan sadede gelelim: Doğru tarih önemlidir, fakat beraber vizyona girdiğiniz filmlerin kapasitesi daha da önemlidir. Hatta sizden 3 hafta önce ve sonra gösterime girecek yapımların şanslarını da çok iyi değerlendirmeniz gerekir. Yani doğru vizyon tarihinin seçimi, 6 haftalık bir dönemi doğru analiz edebilmenizi gerektirir. Peki, ben tüm bunları niye anlatıyorum? 2010-2011 sezonunda, geçtiğimiz yılı bile aratacak bir köşe kapmacanın sinyallerini alıyorum da ondan.

Fida Film, Pana Film, Aksoy Film, Boyut Film, Özen Film, BKM ve Sinegraf gibi geçtiğimiz yıllarda çok başarılı filmlere imza atmış ülkenin en önde gelen yapım şirketlerinin hepsi, neredeyse en az 2’şer projeyle seyirci peşinde koşacaklar gelecek sezon. Hatta henüz tarih açıklamamış olmalarına rağmen, Avşar Film ve İyi Seyirler Film gibi sürprizli şirketlerin, her an masaya oturabilecekleri de gelen bilgiler arasında.

Bu kadar şöhretli yapımcının aynı sezonda sadece birer filmle mücadele ettiğine bile şahit olamıyorduk yıllardır. “Sinegraf,” yani nam-ı diğer Osman Sınav, “Pars: Kiraz Operasyonu”nda yaşadığı hayal kırıklığından sonra, 3 yıldır film çekmiyordu mesela. İlan edilmiş vizyon takvimine şöyle bir bakıyorum da, Eylül’den Mart’a kadar nereye sallasanız sallayın bir amiral gemisini rahatlıkla batırabilirsiniz.

Hey, taze yapımcılar, lafım size. Hatta tecrübesi gani olup da 2-3 yılda bir film yapan arkadaşlar, sözüme kulak verin. Siz siz olun bu mayınlı tarlada, ben kendime güveniyorum arkadaş diye efelenerek volta atmaya kalkmayın. Filminize ne kadar inanıyor olursanız olun, vizyon tarihi riskini çok iyi yönetmek zorundasınız. Unutmayın, deveden büyük fil var…

[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://sosyalem.forum.st
 
Vizyonda Güç Savaşları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» ÇANAKKALE SAVAŞLARI ve ATATÜRK

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kültür & Sanat :: Dramatik Sanatlar-
Buraya geçin: